42,3472$% 0,25
49,1270€% 0,46
55,6824£% 0,26
5.557,60%0,12
9.380,00%-1,81
4025121฿%-0.43552
02:00
Frankfurt’ta bir cuma günü… Caminin kapısı açık ama içeride sadece birkaç kişi var. Yaz ayları, o yüzden cemaatin büyük kısmı Türkiye’de. Sessizlik hâkim. Minberin önünde imam bekliyor, mihrap boş, saf araları geniş.
Almanya’nın pek çok şehrinde manzara bundan farklı değil. Avrupa’daki camilerimizin çoğu, bir zamanlar dolup taşan o günlerini artık özlemle hatırlıyor. Peki neden? Ve asıl soru şu: Bu sessizlik bir tükeniş mi, yoksa yeniden doğuşun habercisi mi?
Z Kuşağı: Anlam Arayışında Bir Nesil
Z kuşağı, 1997–2012 yılları arasında doğan, yani bugün 13 ila 28 yaş aralığında olan bir nesil. Avrupa’da doğmuş, büyümüş, çok dilli bir çevrede kimlik arayışını yaşayan gençler… Hayatı hız, anlam ve özgürlük üçgeninde yaşıyorlar. Sabırsızlar ama samimiyet arıyorlar. Kendilerini ifade edebildikleri, katkı sunabildikleri ortamlarda yer almak istiyorlar. Almanya’da yapılan araştırmalara göre gençlerin yalnızca %15’i dini kurumlarla düzenli temas halinde. Buna karşın %70’i gönüllülük faaliyetlerinde bulunuyor. Onlara “gelin” demek yetmiyor; “Birlikte ne yapacağız?” sorusuna anlamlı bir cevap duymak istiyorlar. Bu yüzden Avrupa’daki camilerimizin yeni bir misyona ihtiyacı var.
Camilerin Değişen Rolü
Camiler uzun yıllar boyunca Avrupa’daki Türk göçmenler için birer sığınak, buluşma noktası ve kimlik koruma alanı oldu. 1970’lerde ve 80’lerde cami sadece ibadetin değil, memleketle bağ kurmanın da yeriydi. Orada çay içilir, düğün planı yapılır, hemşeriler birbirini bulurdu. Ama zaman değişti. Bugün o nesil yaşlandı, büyüklerimizin çoğu yılın yarısını Türkiye’de geçiriyor. Yazın camilerimizde neredeyse namaz bile kılınmıyor. Gençler ise başka bir dünyada yaşıyor. Onların ilgisini çekebilecek, anlam duygusunu besleyebilecek yeni bir model gerekiyor.
Yeni Model: Sosyal Odaklı Camiler
Artık cami sadece ibadet edilen bir mekân değil, içinde yaşadığımız toplumun kalbi haline gelmeli. Avrupa’daki camiler bir sivil toplum kuruluşu gibi hareket eden, belli bir konuda uzmanlaşan, topluma değer katan yapılara dönüşmeli. Her cami aynı şeyi yapmak zorunda değil; her caminin bir uzmanlık alanı olabilir.
Kimi cami yaşlı dostu olabilir; mahallesindeki yaşlıların ihtiyaçlarını takip eder, ziyaretler düzenler, onlara destek olur.
Kimi cami genç dostu olabilir; gençlerin yönettiği, konularını gençlerin belirlediği programlarla yeni bir dinamizm yaratır.
Kimi cami çocuk dostu olabilir; oyun, eğitim ve değer temelli etkinliklerle küçük kalplerin ilk sosyalleştiği alan haline gelir.
Kimi cami kadın dostu olabilir; kadınların buluştuğu, üretim ve dayanışma ağlarının kurulduğu bir merkez olur.
Böylece camiler sadece “cemaati olan” değil, gönüllülüğü örgütleyen merkezler haline gelir.
Yeni Model Caminin Yönü: İçerden Dışarıya
Bahsettiğimiz “yeni model”, caminin içine masa tenisi koymak, internet kafe açmak ya da düğün salonu işletmek değil. Bunlar yıllar önce denendi ama beklenen karşılığı bulamadı. Çünkü mesele caminin içinde değil, dışında. Mesele, cami cemaatini ve özellikle gençlerimizi gönüllü faaliyetlerle hayatın içine çıkarabilmekte. Caminin kapısından içeri girmek değil, o kapıdan dışarı çıkarken hayata dokunmak… İşte mesele bu.
Her cami, bulunduğu bölgede sadece Müslümanlara değil, tüm topluma değer katacak gönüllü faaliyetler üretebilir. Bir cami, yerel yaşlılar için yardım ağı kurabilir. Bir başka cami, çevre temizliği veya dayanışma günleri organize edebilir. Bir diğeri, gençlerle birlikte sığınmacılara, yaşlılara veya engellilere destek sağlayan projeler yürütebilir. Bu, hem caminin toplumdaki görünürlüğünü artırır hem de gençlere “ben de bu hikâyenin parçasıyım” duygusunu verir.
Gönüllülük ve Topluma Katkı
“Über den Tellerrand e.V” adlı sivil inisiyatif buna güzel bir örnek. Avrupa Birliği fonlarıyla kurulmuş ve göçmenlerin sosyal uyumuna katkı sağlamak için birlikte yemekler yapıyor, etkinlikler düzenliyor, dostluk köprüleri kuruyor. Yine Almanya’da birçok dernek, ihtiyaç sahiplerine her gün sıcak yemek pişirmek için gönüllüleriyle bir araya geliyor. Almanya’da itfaiye teşkilatı bile neredeyse gönüllüler üzerine inşa edilmiş durumda. Bu örnekler gösteriyor ki insan, hayatını anlamlandırmak istiyor ve bunu çoğu zaman bir amaca hizmet ederek yapıyor. İşte camilerimiz de tam bu noktada gençlerimiz için yeniden anlam kazanabilir.
Neden her caminin bir aşevi olmasın?
Neden her caminin bir gönüllü ağı olmasın?
Bir düşünün… Bir beldede bir etkinlik düzenleneceğinde, bir yaşlıya destek gerektiğinde veya bir afet sonrası yardıma ihtiyaç duyulduğunda, belediyeler “Camiye haber verelim, onların gönüllüleri var.” diyebilse… Bu hem inancımızın hem kültürümüzün en güzel temsili olmaz mıydı?
Yeni Nesil, Yeni Cami
Z kuşağının camiye yeniden bağlanması için onları dinleyebilen, sorumluluk verebilen bir yapıya ihtiyaç var. Gençler sadece misafir değil, karar verici olmalı. Programların içeriğini onlar belirlemeli, sosyal projeleri onlar yürütmeli. Yani cami, gençlerin sahiplenebileceği bir yer haline gelmeli. Aksi halde yine bizim anlattığımız ama onların ilgilenmediği etkinliklerle devam ederiz. Oysa mesele basit bir soruya dayanıyor: Gençler camide ne bulmak isterdi?
Cevabı belli: bir anlam, bir amaç, bir aidiyet…
Belki de geleceğin camileri, önüne astığı tabeladan değil; gönüllülerinden, projelerinden ve topluma kattığı değerden tanınacak. Bir gün “şu cami çocuk dostu”, “şu cami gönüllülükte öncü” dendiğinde, biz Avrupa’da yeni bir cami kültürünün doğuşuna tanıklık edeceğiz. O zaman cami, sadece namaz kılınan değil; hayatın yeniden anlam bulduğu yerolacak.
Ekrem Şahin
İletişim ve Pazarlama Uzmanı
Frankfurt’ta Mülteciler İçin Aile Birleşimi Projesi Başlatıldı
1
New York’ta, ‘Azınlık Toplumu Olarak Müslümanca Yaşam’ konulu konferans!..
148346 kez okundu
2
Solingen Kurbanları Filibe’de toprağa verildi!..
118479 kez okundu
3
DİTİB, Hessen eyaletinde İslam din dersi eğitimine devam edecek
107055 kez okundu
4
Haydi Onurcan’a destek olalım
50364 kez okundu
5
Hüsnüşan Hayaline Kavuştu: Almanya’da bir ilki gerçekleştirdi!..
45037 kez okundu