DOLAR

26,9735$% 0.18

EURO

29,5117% 0.06

STERLİN

34,3810£% 0.1

GRAM ALTIN

1.678,89%0,11

ÇEYREK ALTIN

2.747,00%0,11

BİTCOİN

785547฿%-1.83744

Öğle Vakti a 13:15
İstanbul AÇIK 28°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Prof. Dr. Ata Atun

Prof. Dr. Ata Atun

30 Eylül 2023 Cumartesi

Beklentiler Boşa Çıktı

Beklentiler Boşa Çıktı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

– Prof. Dr. Ata ATUN/

Rumlar, yıllardır arkalarını Hristiyan birliği olan batılı emperyalist güçlere dayayıp, BM’den Kıbrıs konusunda, insanlık dışı ve akıl almaz kararları çıkarttırmayı başarmışlardı. Bir başka Hristiyan kulübü olan Avrupa Birliğine de, birliğin kendi kurallarına aykırı bir şekilde, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ayaklar altına alınarak -1 Mayıs 2004 tarihinde- kabul edilmişti.

Her fırsatta insanların eşitliğinden, insan haklarından, adaletten bahseden Batı dünyası ve AB, iş Hristiyan bir toplum olan Kıbrıslı Rumların çıkarlarına gelince, 25-30 yıl evvel yaptıklarına gözünü kapatıp soykırım suçu ile yargılayıp cezalandıracağı yerde, gözlerini kapatıp, kulaklarını tıkayarak arka çıkmayı ve Kıbrıs Türk’ünü ezip Rumların boyunduruğu altına sokmak için elden gelen her adaletsizliği yapmayı tercih etmişti.

Ancak görünen o ki bazı şeyler değişecek zira 78. BM Genel Kurulunda Kıbrıslı Rumlar beklediklerinin hiç birini bulamadılar. Arkalarında artık güvendikleri, onlarca yıl sırtlarını dayadıkları, bu nedenle de kendilerini Kıbrıs adasının tek söz sahibi sanmalarını sağlayan güçlerin varlığını hissedemediler.

Kıbrıslı Rumların 78. BM Genel Kurulundan beklentileri olan;

  • KKTC’nin tanınmasının önünün kesilmesi,
  • BM Genel Kurulu sürecinde Rum liderin, Guterres ve Tatar ile ortak bir görüşme yapması,
  • Müzakereleri başlatabilmek için BM Genel Sekreteri kanalı ile BM Güvenlik Konseyi’nin özel temsilci ataması,
  • Federal çözüm için müzakere masasının kurulması,
  • AB’nin Türkiye’ye Kıbrıs Türk tarafını masaya oturmaya zorlaması için baskı yapması,
  • KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın“KKTC’nin egemen, eşit ve uluslararası tanınmış bir devlet olarak masaya oturması” talebinden vazgeçirilip federasyon kurulması için masaya oturmasının sağlanması,
  • Tarafların müzakere masasına oturtulması,
  • Kıbrıs Müzakerelerinin CransMontana’dakaldığı yerden devamının sağlanması,
  • Müzakerelerin, koptuğu yer olan “Sıfır asker, sıfır garanti” başlığından başlaması,
  • Federal çözümün konuşularak “Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması” konularının gündeme getirilmesi hayallerinin tümü yıkıldı, beklentiler yerini hayal kırıklığına bıraktı.

Kıbrıslı Rumların sırtlarını dayadıkları güçler, tatlı sözlerle,sıvazlamayla Rumların gönlünü hoş ederken, elle tutulabilecek herhangi bir karar almadılar. Daha doğrusu alamadılar.

Türkiye Cumhuriyetinin artık büyük bir devlet olması, Batılı Emperyalist güçlerin ve bir Hristiyan kulübü olan Avrupa Birliğinin Türkiye’ye dişlerini geçiremeyeceklerini anlaması, T.C. Cumhurbaşkanının ve T.C. Dışişleri Bakanlığının Türkiye’nin yenidünya stratejisi doğrultusunda mükemmelden de öte taktikleri/girişimleri uygulamaya koyması Rumların ve Yunanistan’ın 78. BM genel Kurulunda duvara toslamasına neden oldu.

Kıbrıslı Rum lider, Amerika’ya giderken -aklınca Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi kandırmak amaçlı-cebine “Kıbrıslı Türklere sağlanacak yeni imkanları içeren 15 maddelik öneriler” havucunu koydu ve gitti. Kıbrıs Türkleri ve Türkiye, isteklerini tümüyle kabul ederse, o da önerilerini açıklayacaktı güya. Esamesi bile okunmadı.

BM’den elleri boşdönen Kıbrıslı Rumlar, şimdi de “Şantaj” yolunu seçtiler. “Kıbrıs sorununda ilerleme kaydedilmemesi halinde, AB-Türkiye ilişkilerine veto koyarız”ı dillendirmeye başladılar ayaklarının tozu ile. Ellerindeki son koz, AB’ye katıldıkları 2004 yılından beri kullandıkları bu “veto” hakları. Türkiye, AB ile katılım müzakerelerinden vazgeçtiği gün Rumların eli boş kalacak, sırtlarını dayadıkları duvarlar da yıkılmış olacak.

Ne diyelim; Rumların başına ne geldiyse hep Türkiye’yi yok saymak ve hayalleri doğrultusunda boylarından büyük kararlar almaktan geldi. Bu gidişle akıl koyana kadar da gelmeye devam edecek…

Not: “Akıl koymak”, Kıbrıs Türkçesinde “akıllanmak” manasındadır.

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç.Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Devamını Oku

Rumlar Niçin Müzakerelere Geri Dönüş İstiyor-2

Rumlar Niçin Müzakerelere Geri Dönüş İstiyor-2
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Prof. Dr. Ata ATUN

Nikos Anastasiadis, Crans Montana’da Kıbrıs Türk müzakere heyetinden istediği tüm tavizleri aldıktan sonra son olarak masaya “Sıfır asker, sıfır Garanti” isteğini koyunca ve bu isteğine beklemediği bir karşılık verilince masayı devirip kalktı gitti.

Burada önemli olan “Türk askerinin tümü ile terk etmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi” önerisine verilen yanıtın ne olduğu ve cebindeki Türk müzakere heyetindenaldığı tavizler ve felaketin neresinden dönüldüğüdür aslında.

Anastasiadis’in “Sıfır asker, sıfır Garanti” talebine verilen karşı yanıtta “Türkiye’nin garantörlüğü 12 yıldan sonra iptal edilebilecek Türk askeri de adadan süreç içinde tamamen çekilecekifadeleri yer almaktaydı.

Masayı devirirken Anastasiadis’in cebinde olan ve müzakere süreci içinde Rumlara verilmiş olan tavizler;

Kıbrıslı Rumlara, Türk bölgelerinde 4 özgürlük hakkının tanınması,
Türk topraklarına nüfusumuzun dörtte biri oranında Rum’un yerleşmesi,
Türk nüfusunun dörtte bir oranında dondurulması,
Yasama ve yürütmede Kıbrıs Türkünün 1960 Anayasasında var olan ayrı oy çoğunluğu hakkının iptali,
Devlete istihdamlarda 70 Rum’a 30 Türk, Polis ve askerdeki istihdamlarda 60 Rum’a 40 Türk istihdam edilmesini kaldırılması,
Dönüşümlü Başkanlıkta sürelerin eşit olmaması,
KKTC topraklarının beşte birinin ve 40 civarında yerleşim yerinin Kıbrıslı Rumlara iade edilmesi sonrasında Kıbrıs Türklerinin topraklarının yüzde 29.2’a inmesi,
4 kategorideki taşınmaz malların anlaşmanın ertesi günü otomatik olarak Rumlara iade edilmesi,
Devlet Başkanlığı seçiminde yüzde 20 çapraz oy prensibinedeni ile Türk bölgesinde yaşayan Rumların, Kıbrıs Türklerinin Başkanının seçileceği seçimlerinde yüzde yirmi oranına oy kullanması. (Rumlar hangi Kıbrıs Türkünü kendilerine yakın görürlerse, yüzde 20 Rum oyları ile o kişinin Başkan seçilmesinin sağlanması.)
Federal devlete üniversite eğitimi ve çalışmak için gelecek kişilere, Federal devletler tarafından değil,  Merkezi Hükümet tarafından izin verilmesi,
Kıbrıs Türklerinin varlığını koruyabilmesine yönelik mevcut deregasyonların iptal edilmesi,
Mülkiyet konusunun iki federal devlet arasında değil, bireysel bazda çözülmesi,
Yunanlar Kıbrıs adasına serbestçe giriş yapabilecekken, Türklerin Şengen vizesi alarak giriş yapabilmeleri.

Anastasiadis, tüm bu tavizlerle yetinmeyip, anlaşmanın ertesi günü Türk askerinin adayı terk etmeyeceği ve Türkiye’nin garantörlüğünün hemen kaldırılmayacağı” cevabına öfkelenmiş, mahalle kabadayısı edasıyla müzakere masasını terk ederek Kıbrıs’a dönmüş, masayı bir kez daha çökertmişti.

Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in niçin ısrarla “müzakereler Crans Montana’da kaldığı yerden başlasın, biz masaya oturmaya hazırız” diye yırtındığı ve “Eşit ve egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözümü” konuşmam bile diyerek BM, AB, ABD, İngiltere ve Fransa hükümetleri ile AB’ye üye devletleri kışkırtmaya çalıştığı bu gerçeklerle net bir şekilde ortaya çıkmıştır herhalde.

Hristodulidis, yıllar önce Anastasiadis’e verilmiş tavizleri cebine koymak, son adım olan “sıfır asker, sıfır garanti” konusunu konuşmak ve Kıbrıs Türklerine en ufak bir hak vermeden adanın yönetimini ele geçirmek için çırpınmakta ve olmayacak duaya amin demektedir. Unuttuğu veya hesap etmediği, KKTC’de, o masaya oturduğu dönemki başkanın olmadığı, Kıbrıs Türklerinin iki devletli çözümden farklı bir anlaşmaya yanaşmayacağıdır

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Devamını Oku

Rumlar Niçin Müzakerelere Geri Dönüş İstiyor-1

Rumlar Niçin Müzakerelere Geri Dönüş İstiyor-1
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Prof. Dr. Ata ATUN

18 Ekim 2020 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, seçim propagandası döneminde halkına vaat ettiği “Eşit, Egemen, Uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” stratejisini, seçimlerin hemen ertesinde açıklayarak devlet politikası haline getirdi. Günümüze kadar emperyal (yayılmacı) güçlerin yaptıkları tüm baskıları savuşturan Tatar, müzakere masasına KKTC’nin, tüm diğer devletlere eşit statüde tanındığı gün oturacağı ısrarını sürdürdü. Bu konuda kararlı olduğunu dadefalarca sözlü ve yazılı medyada açıkladı.

Kıbrıs Rum Yönetiminin çiçeği burnunda lideri NikosHristodulidis, yaklaşık 7 ay önce, 12 Şubat 2023 tarihinde makamına oturdu. Oturur oturmaz da ilk 3 ayını 29 ülkenin lider ve yöneticisini kapı kapı dolaşıp, Türkleri Kıbrıs müzakereleri masasına oturtmaları ve müzakerelerin CransMontana’da koptuğu, siyasi eşitliğe sahip iki kesimli iki toplumlu federasyon müzakerelerinin kesildiği yerden başlatılması için yalvarmakla geçirdi.

Kendisinden evvel görev başında olan adaşı NikosAnastasiadis, 7 Temmuz 2017 yılında Crans Montana’daKıbrıs müzakereleri sürerken, sanki kendisi ne isterse onun Türkler tarafından kabul edilmesi ve yerine getirilmesi şartmış inancıyla, gözlüklerini masaya fırlatmış, yaklaşık iki yıldevam eden çözüm hedefli müzakere masası terk etmiş ve aynı gün uçağa binip Güney Kıbrıs’a geri dönmüştü.

Nikos Anastasiadis’in çözüm masasını devirmesinin ve çözüm çabalarının başarısız olmasının ardından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Tüm heyetler ve tarafların güçlü çabalarına rağmen Kıbrıs konferansı anlaşma sağlanamadan sona ermiştir açıklamasını yaparak müzakereleri sonlandırmıştı.

Gerçekte Crans-Montana’da sadece Kıbrıs müzakereleriçökmedi, 50 yıllık BM parametreleri tümü ile çöktü.  

Bu nedenle, Nikos Hristodulidis ve ekibi, seçildikten sonra, BM’ye, AB’ye, ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya ve akla gelebilecek her yere kişisel ve diplomatik yollarla başvurarak, Tatar’ın talebi olan “Eşit, Egemen, Uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” önerisini kabul etmediklerini, müzakerelerin 2017 yılında Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesi gerektiğini ve masaya oturmaya hazır oldukları mesajını iletti.  

Nikos Anastasiadis’in niçin 7 Temmuz 2017 yılında CransMontana’da Kıbrıs müzakerelerini terk ettiğini, cebinde Kıbrıs Türk tarafından aldığı hangi tavizlerin olduğunu ve niçin Hristodulidis’in yana yana müzakerelerin kaldığı yerden devamını istediğinin gerekçelerini bilmekte fayda var.  

Nikos Anastasiadis, Kıbrıs Türk müzakere heyetinden istediği tüm tavizleri aldıktan sonra son olarak masaya “Sıfır asker, sıfır Garanti” isteğini koyunca ve bu isteğine de ayni mealde ama farklı bir içerikte karşılık verilince masayı devirip kalktıgitti.

Önemli olan “Türk askerinin tümü ile terk etmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi” önerisine verilen yanıtın ne olduğu ve cebindeki Türk müzakere heyetindenaldığı tavizler ve felaketin neresinden dönüldüğüdür aslında.

(Yazının devamı olan 2. bölümde, tavizlerin listesi ve açıklaması yer alacak.)

….

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Devamını Oku

Menendez’in Türk Düşmanlığının Sebebi Ne?

Menendez’in Türk Düşmanlığının Sebebi Ne?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

– Prof. Dr. Ata ATUN

 

New Jersey’in en kıdemli ABD senatörü olan ve Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin başkanlığını yürüten Demokrat Bob Menendez, ABD Senatosuna seçildiği günden beri Türklere nefret kusup, Yunanları, Yahudileri ve Eremenileri desteklemekte.

 

Şöyle bir göz atınca nefretin sebebi anlaşılıyor esasen. Senatör Menendez ABD doğumlu. Annesi Evangelina Menedez ve Babası Mario Menendez Katolik. Ecdatlarının Küba’ya İspanya’dan göç ettiği, ailenin de 1953 yılında Küba’dan ABD’ye göçtüğü biliniyor. Babasının ABD’ye göç etmesinden hemen sonra Yahudi bir firma için kravat imal etmesi nedeni ile çocukluğundan beri Yahudi cemaati ile arası çok iyi.

 

Gelelim siyasetle tanışmasına; Senatör Menendez 2006 yılında New Jersey eyaletinden, eyaletteki Küba, Yunan, Ermeni ve Yahudi topluluğunun destekleri ile Senatoya seçildi. Menendez’in ilk eşi Jane Mernendez Norveç kökenli ve ilk eşinden olan çocukları kendilerini Norveç ve Küba kökenli olarak tanımlıyorlar.

 

İkinci eşi Nadine Arslanian ABD doğumlu olup, annesi Kıbrıs vatandaşı Ermeni, babası Lübnanlı Ermeni. New Jersey eyaletindeki Ermeni toplumu üzerinde çok etkili olduğu söyleniyor. 2 Milyar Dolarlık serveti var. Annesinin Kıbrıs doğumlu Ermeni olmasından dolayı Ermenilere ve Yunanlara büyük sevgi besliyor. Yunanistan ve Kıbrıs ile olan güçlü bağı, uzun yıllar boyunca Yunanistan’ın olduğu kadar Kıbrıslı Rumları desteklemesine neden olmuş. Tabi bunda New Jersey’li Kıbrıslı Rum Tasos Zambas ile olan dostluğunun da etkisi var.

 

Her ne kadar Menendez’in Yunan sevgisi ve Türk düşmanlığı, yetiştiği yöredeki Yunan ve Ermeni toplumundan kaynaklanıyorsa da, asıl etkili olan 2. eşi Nadine hanım.

 

Türkiye’ye F-16 savaş uçaklarının satışını ve modernizasyonunu durduran, Güney Kıbrıs’a silah satılmasına yönelik yasakların kaldırılması da dahil olmak üzere, bu yönde gerçekleştirilen Türkiye karşıtı tüm eylem ve girişimlerde Senato kararlarını geçirten kişi Bob Menendez.

 

Menendez Kıbrıs adasına ilk ziyaretini 1995 yılında yapmış. Türk askerinin Kıbrıs’ta olmasına karşı ve bunu, BM kararlarında yer almamasına rağmen işgal kelimesini kullanarak dile getiriyor.

 

Tabi bu bağlılığı ödüllendiriliyor da. Kıbrıs Rum Yönetiminden ilk bağlılık nişanını (Güney Kıbrıs’a yaptığı hizmetlerden dolayı) 2015 yılında, ikincisi III. Makarios Büyük Haç Nişanı’nı 2021 yılında ve üçüncüsü olan Havari Barnabas Altın Nişanı’nı da geçen hafta aldı.

 

Gücü var mı? Evet. ABD Türkiye’nin işine yarayacak bir karar almaya yeltendiğinde Menendez “siz merak etmeyin, ben bu kararı geçirtmem” deme cüretine sahip. Ki ABD, Menendez’in çalışmaları ve lobi faaliyetleri ile Kıbrıs Rum Yönetimine ambargoları kaldırdı, Askeri Alım ve Kuvvetler Arası Hizmetler Anlaşması’nı uygulamaya koydu, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türk’üne uyguladığı soykırımı unutarak, ABD’den istediği silahı alabilmesinin kapısını açtı.

 

Haksızlıkların, çifte standartın, Türk düşmanlığının bu denli pervasızca ortaya konmasına canımız sıkılsa da esasen bu bize göre korkulacak bir gelişme değil. Kıbrıs’ta yaşayanlar, Girne’nin Alsancak bölgesinde yer alan “Çıkarma Plajı”ının yanındaki “Açıkhava Barış Harekatı Müzesi”ni bilirler. Ziyaret etmemiş olanlara gidip görmelerini tavsiye ederim.

 

Müzede, Kıbrıs Rum Yönetiminin, adada yaşayan Kıbrıs Türklerine soykırım uygulamak ve köklerini kazımak için Brezilya’dan aldıkları kaşkaval zırhlıları, Çekoslavakya’dan aldıkları hafif ve ağır makineli tüfekler ve Mısır’dan aldıkları silahlar yer alıyor. 1974’e kadar Türklere katliam yapmak için kullandıkları, Barış Harekatında bırakıp kaçtıkları… (Esasen o tankların, silahların Kıbrıs’a neden, kim tarafından, nasıl getirildiği de ayrı bir yazı konusu.)

 

Mehmetçiğin ve mücahidin karşısında saklanacak delik arayan Rum Milli Muhafız Ordusu’nun arkada bıraktıkları askeri malzemeler bunlar. Şayet bu kafada giderlerse ABD’nin Kıbrıslı Rumlara satacağı ve hibe edeceği tüm silahları, eninde sonunda gene bizim kullanımımıza bırakacakları kesin. Benim hiçbir endişem yok.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Devamını Oku

BM Kimi Koruyor?

BM Kimi Koruyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

  • Prof. Dr. Ata ATUN

Geçtiğimiz günlerde Pile’de yaşayan kardeşlerimizin sorunsuz olarak KKTC’ye gidebilmeleri için bir kısmı ara bölgede yer alan Yiğitler-Pile yolunun yapım çalışmalarında BM Barış Gücünün (BM BG) takındığı tavır evlere şenlik. BM’nin kuruluş, adaya geliş misyonuyla hiç uyuşmayan, körü körüne Rum destekçiliği gördük bir kez daha.

Yıllardır, ara bölgedeki tarım arazilerine ulaşmak ve KKTC’ye geçmek için İngiliz üsleri barikatında konuşlanmış Rum memurların olumsuz davranışları nedeni ile çile çeken Pile köyünde yaşayan kardeşlerimizin sıkıntılarını sonlandırmak adına KKTC hükümeti ara bölgeye yol yapılması için1998 yılında BM’ye başvurdu. Ki bu başvurudan 2 yıl evvel, (1996), Rum tarafı, hakkı olmadığı halde bilinçli bir şekilde Türk arazilerini de istimlak ederek bir kısmı ara bölgede olan Larnaka-Dikelya-Ayia Napa yolunu yapmıştı.

Bizim başvurumuzdan 6 yıl sonra da, (2004) Rum tarafı aynı şekilde bir kısmı ara bölgede kalan Pile-Voroklini yolunu yapmaya girişti. Kıbrıs Türk tarafının tüm itirazları ve protestolarına rağmen BM Barış Gücü sessiz kaldı, hiçbir şekilde müdahale etmedi.

Tarafgir BM, Kıbrıslı Rumların 2012 yılında, ara bölgede Üniversite kampüsü kurmalarına ve 2020 yılında da Açıkhava sineması inşa etmelerine en küçük bir tepki bile koymadı. (Tabi burada bazı siyasilerimizin de buna zemin oluşturduklarını söylememiz gerek.)

Görüldüğü üzere BM için her konuda Kıbrıs Rum tarafı haklı, Kıbrıs Türkleri haksız. 1963 yılında, Rumların Türklere karşı uyguladığı soykırımdan beridir bu hep böyle oldu.

Gelelim son olaya; BM BG’nin engelleme çalışmalarına Kıbrıs Türklerinin karşı koyması ve akabinde geri çekilmelerinden sonra BM Genel Sekreteri’nin Sözcüsü Stéphane Dujarric tarafından yapılan “UNFICYP üyelerinin kendilerine verilen talimat uyarınca bölgedeki izinsiz inşaat faaliyetlerini engelledikleri” açıklaması yanlışlıklarla dolu. Belli ki her zaman olduğu gibi Rum propagandasının etkisi altında kalmış BM yetkilileri.

Nerede izinsiz inşaat?

Eğer KKTC sınırları içinde izinsiz inşaat yapılmışsa bu KKTC’yi ilgilendirir, BM’yi değil. Eğer BM Genel Sekreteri’nin Sözcüsü Stéphane Dujarric, ara bölgede izinsiz inşaat yapıldı diyorsa, bu da cehaletinden kaynaklanıyor. Zira 1974 öncesi Yiğitler-Pile yolu zaten vardı ve kullanılmaktaydı. 16 Ağustos 1974’de Barış Harekatı bitince, söz konusu yerde bir ara bölge oluştu ve yol kullanılamadı. Yani ekiplerimiz dozerlerimiz sadece mevcut haliyle kalmış ve 49 yıldır çok kullanılmamış olan yolu yeniden hayata geçirmek için çalışıyor. Ne birinin arazisine girdiler, ne de bir başkasının arazisini işgal ettiler.

Tabi konu Türklerin sıkıntıları olunca kulak tıkayan, Kıbrıslı Rumlar 1996 ve 2004 yıllarında ara bölgede kimseden izin almadan yol yaparken Kıbrıs Türk tarafının itirazlarını dikkate almayan BM Güvenlik Konseyinin 3 üyesi, ABD, Fransa ve İngiltere, yemeden içmeden ve de hiç vakit kaybetmeden kendi aralarında toplandılar ve Kıbrıs Türk tarafını kınadılar.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyenve AB Konseyi Başkanı Michel de sosyal medyadan bir şeyler yazdı çizdi, Rumları desteklemek uğruna gülünç duruma düştüklerinin farkına bile varmadan… Ne yol yapılacak yerin Türk toprağı olduğundan haberleri var, ne de Kıbrıs Türklerinin barikatlarda çektikleri çilelerden.

AB,hem kendi katılım kurallarına aykırı olarak, hem de Kıbrıs Cumhuriyeti(1960)Anayasasını çiğneyerek Güney Kıbrıs Rum Yönetimini üye olarak kabul ederken, Rumlarla karşılıklı imzaladıkları ve adanın tümünün AB toprağı olduğunu içeren 10. Protokol’un hiçbir geçerliliği olmadığını nasıl anlatmak gerek bilmiyorum.

Yani onlar istediği kadar Kıbrıs’la ilgili açıklama yapsın, AB’nin KKTC ile ilgili bir söz söyleme hakkı yok. (Buna biz hariçten gazel okuma diyoruz.) AB, KKTC ile ilgili bir söz söyleyecekse, önce KKTC’yi adada Rumlarla eşit statüde, uluslararası tanınmış bir devlet olarak tanır, sonra da diplomatik olarak kınar. Geçerli olan da budur.

Özetle; BM İyi Niyet Ofisinin ve BM Barış Gücü’nün bugün Kıbrıs Türk tarafına karşı takındığı taraflı ve kabul edilemez tavır, ülkemizdeki varlığının sorgulanmasını gerektirmektedir. Kıbrıs’ın tümünü Rumların bilen, kendi ülkemizde bizleri yok sayan, savunmasız Kıbrıs Türkleri katledilirken arkasını dönen, katil Rumların cezalandırılması konusunda parmağını bile oynatmayan, kınama dahi yayınlamamış olan BM, Kıbrıs adasında, Kıbrıs Türkleri ile Rumlarına eşit davranmayacaksa, artık çekip gitmelidir. BM’nin ve BM Barış Gücünün taraflı davranışına ve kararlarına Kıbrıs Türkleri çok tepkilidir ve artık egemen oldukları topraklar içinde BM Barış Gücünün konuşlanmasını ve dolaşmasını istememektedir.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

 

 

 

 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.