26,9735$% 0.18
29,5117€% 0.06
34,3810£% 0.1
1.678,89%0,11
2.747,00%0,11
785547฿%-1.83744
01 Ekim 2023 Pazar
Almanya ve Türkiye'de Üniversite Eğitimi
Beklentiler Boşa Çıktı
Almanya Federal Hükümeti Çifte Vatandaşlık Yasasını Kabul Etti
Miço Şaşırma, Sabrımızı Taşırma!..
Bireysel Emeklilik Sistemi nedir?
Şeyhliğimi İlan Ediyorum!..
– Prof. Dr. Hadi SAĞLAM
& Sosyal hukuk alanında geliştirilen bir araç olan Bireysel Emeklilik Sisteminin alt yapısı daha da geliştirilerek sosyal düzen kurallarından biri haline getirilmelidir.
& Bireysel Emeklilik Sisteminde yeni yapılacak düzenlemeyi de taktirle karşılıyorum. Bireysel emeklilik fonunuzdan sistemden çıkmadan, kredi benzeri uygulamalara geçilmesi sistemin amacı bakımından önemsiyorum.
& Fonların profesyonel kişilerce yönetilmesi yanında BES fonunun bir tasarruf aracı olması, devlet desteğinin de sağlanması ciddi bir sosyal dayanışma müessesesi olduğu görülmektedir.
& Elbette bireysel emeklilik sistemiyle (uzun vadeli fon oluşturmak için bir tür teminat akçesi gibi) sosyal yaraların sarılması için böylesine önemli bir kurumun tecrübelerle daha da geliştirilerek yasallaşmasını önemsiyoruz.
& Bireysel emeklilik sistemi bir toplumun adeta sigortası mahiyetindedir.
& Oysa bugün bireysel emeklilik sistemini toplumda iyi anlatılamadığından bu kuruma karşı güven sorununun varlığını da görüyoruz.
& Keza toplanan fonların enflasyona yenik düşürülmemesi yanında bu fonlara aktif kullanım imkânları tanınması hususunda yeni düzenlemelere gidilmesi de elbette kaçınılmazdır.
& Bireysel emeklilik sistemi bir sosyal dayanışma yanında ciddi bir sosyal sigorta mahiyeti de arz etmektedir.
& Bireysel emeklilik sisteminin yasalaşması kadar önemli olan bu kurumun aktif bir şekilde sosyal hayatta ortaya çıkan problemlerin çözümünde teminat sağlaması noktasında eksikliklerimiz olduğu kanaatindeyim.
& Toplum içerisinde pek çok aracın BES aracı ile yürürlüğünün sağlanabileceği de bilinmektedir.
& Evlilik gibi sosyal yardımlaşma ve dayanışma alanlarının her birinde insanımızı ihtiyaçlarının esaretinden kurtarabilecek tedbirler bu kurumun bünyesinde yürürlük sağlanabilir.
& Örneğin evlilik ve mehir gibi pek çok sosyal hayatımızı güzelleştirecek düzenlemelere bu kurumun bünyesinde yürürlük sağlanarak bu kurum daha işlevsel hale getirilebilir.
& Bunun için öncelikle gelir dağılımı sorunumuzun halledilmesi gerektiği de malumunuzdur.
& Bütün mesele bu kurumun ihtiyari mi yoksa zorunlu mu olması gerektiği hususunda yeterli derinliğe sahip olmadığımız anlaşılmaktadır.
& Biz bir öneri olarak klasik dönem mehir sisteminin BES bünyesinde yürürlülüğünün sağlanması konusunda birkaç cümle edelim.
& Keza klasik dönem mehrin yürürlülüğü bile bireysel emeklilik sisteminde kurumsallaştırılabilir ve BES sistemi bünyesinde sosyal boşlukların doldurulmasına imkân tanıyan düzenlemelere gidilmesi de kaçınılmazdır.
& Bu bağlamda bireysel emeklilik sistemi ile klasik dönem mehir müessesenin yürürlüğü sağlanabilir kanaatindeyiz.
& Bes aracı, mehir aracını taşıyabilir mi diyebilirsiniz. Ailenizle birlikte hangi araçla seyahat etmek istersiniz bilemiyorum ama mehir müessesesinin yürürlülüğü BES sistemiyle sağlanmasının önünde kavram farklılığından başka hiç bir engel bulunmadığı kanaatindeyiz.
& Zira evlilik, hayatın en önemli makas değişimidir. Evlilik, insanlık tarihinin en büyük sözleşmesidir. Öyle ki evlilik, bir aşka yuva kurmaktır. Evlilik, insanlık bahçemize atılan bir tohumdur. Evlilik, geleceği inşa edecek bir fidan dikmektir. Her kuşun bir yuvası, her ağacın bir gölgesi aranır. Arıda bal, ağaçta da dal aranır. Yoksa “single” olup “ebter” mi olmak istersiniz.
& Günümüzde bireysel sorumluluklar, genellikle azalmıştır. Kurumsallaşma zorunlu hale gelmiştir. Sorumluluk da bireysellikten, kurumsallığa aktarılmıştır.
& Özgürlük ancak bu sorumluluk temeli üzerinde yaşayabilir. Bu nedenle insanoğlu, varlığının en yüce değerlerinden biri olan özgürlüğünü kazanmak, genişletmek ve korumak için öteden beri mücâdele etmiştir.
& Günümüz sorumluluk hukuku, sorumluluğu bireysel olmaktan çıkarıp sorumluluğun organizasyonunu üçüncü kişilere yani sigorta şirketlerine vermiş, sorumluluğun devri yapılmıştır.
& Aile toplumun ilk kurumsal müessesesi, toplumun hücresidir. Mehir, bu müessesenin zorunlu sigortasıdır. Aile kurma özendirilmelidir. Keza ailenin sürekliliği için de tarafların haklarının korunmasına özen gösterilmelidir. Durumsallıklar dikkate alınmadığında, iki taraftan birine haksızlık edilmesi kaçınılmazdır.
& Mehir, bu dengenin bozulması veya kurulmasıyla ilişkilidir. Tüm bu sebeplerden dolayı bugün bazıları mehri, iki taraftan birinin maddi istismarı veya sebepsiz zenginleşmesi sayarlar. Bu durumsallık daha çok evlilik sözleşmesini sonlandırma yetkisi olan kocanın, evlilik birlikteliğinin sürdürülmesi için aile sigortası, kadına tanınan sosyal güvenlik teminatıdır.
& Mehir, belki de bir aşk bedeli, ailenin sürekliliğini sağlayan bir yaptırım veya zayıfı korumak için alınan bir tedbirdir. İslam öncesi bir örf ve adet olan mehir, İslam dinince de tadil edilerek kabul edilmiştir. Anadolu’da çoğu kez ihmal edilen nassi bir emrin yürürlüğü toplumda pek görülmez. Bu kavram ve yürürlüğü mahzun düşmüştür. Sözde olsa da, özde çoğu kez yoktur. İslam’ın pek çok emri gibi o da aramızdan dargın ayrılmıştır.
& İslâm hukukunda aileyi korumaya yönelik ödenen mehir, insanlık tarihi kadar eskidir. Mehir müessesesi, aile birliğinin sürekliliğini sağlama amacına yönelik hukuki bir yaptırımdır. Mehrin asıl gayesi, aile birlikteliğinin sürekliliğinin korunması amacına yönelik sosyal güvenlik teminatıdır. Mehrin sosyolojik yönü bir tarafa, bugün hukuki yönü daha önem arz eder.
& Bilindiği gibi İslam dinince aile, en önemli kurumdur. Boşanma ise en nefret edilen durumdur. Dünya geneline bakıldığında başta ÇİN’de boşanma olaylarında bir artış gözlemlenmiştir. Toplumlar için boşanma bir tehlike kabul edilmiştir. Boşanmada zararı genellikle kadın görmektedir. Bu tehlikeye karşı tedbir araçları devreye sokulmuştur. Bu araçlardan biri de sigorta şirketleridir.
& Sigorta şirketleri, ‘’evlilik sigortası’’ uygulaması başlatmışlardır. Bugün pek çok ülkede boşamayı önlemeye yönelik tedbirler alınmaya başlanmıştır. Kadınlar, bu uygulama sayesinde evliliklerinin uzun sürmesini güvence altına almış oluyorlar. Erkekler de parayı kadınlara bırakmamak adına boşanmaya kolay kolay cesaret edemiyorlar. İşte bizim İslâm hukuk geleneğimizdeki mehir kavramı tam da bu noktada etkinliğini gösteriyor.
& Bugün mehir müessesesinin yürürlüğü, içsel ve dışsal yaptırımlarla kendini gösterir. Mehir; vicdani yaptırım, sigorta şirketleri, nafaka hukuku, yasal mal rejimi, Bireysel Emeklilik Sistemi gibi araçlarla yürürlüğü sağlanabilir.
& Nikâh ve talak, önemine binaen şekil şartına bağlıdır. Çünkü nikâh da talak da ciddi bir karardır. Tarafların hak ve hukukunun korunması gerekmektedir. Bunun için de sözleşmeleri düzenleyen, boşanmada hakları dağıtan bir hukukî kuruma ve yaptırıma ihtiyaç duyulmuştur.
& Nasların önerisi olan mehir, ilkesel bir zorunluluktur. Bu bağlamda günümüzde mehir, duygusallıktan çok ilkesellik ve hukukilik bağlamında ele alınmalıdır. Mehir müessesesinin yürürlüğü bugün pek çok araçla sağlanabilir. Bu ilahi emrin yürürlüğü BES projesi kapsamında işlevsel hale getirilebilir. Günümüzdeki BES projesinin kapsamına klasik dönem mehir aracının yürürlüğü sağlanabilir.
& Bunun için BES tasarruf sandığı bünyesinde klasik dönem mehir uygulamasının icrası önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Bugün evlenecek çiftlerin peşin veya taksitli (muaccel / müeccel) olarak kararlaştırılan mehrin, devlet destekli BES projesi kapsamında yürürlüğünün sağlanması mümkündür. Evlenecek çiftlerin kararlaştırdıkları mehrin miktarını BES aracılığıyla teminat altına almak, mehrin yürürlüğü açısından önemli bir proje gibi durmaktadır.
& Öte yandan BES’e evli çiftlerin katılımı teşvik edilmelidir. Evlenecek çiftlere, devlet katkı payının artırılması ile evliliğe teşvik teminatı da sağlanmalıdır. Aile kurma özendirilmelidir. Keza ailenin sürekliliği için de tarafların haklarının korunmasına özen gösterilmelidir.
& Evlenecek çiftler, klasik dönemdeki mehir anlayışı da dikkate alınarak hukuki bir zemine oturtulmalıdır. Çeyiz hesabı gibi hesaplar için yapılan bazı düzenlemelerle birlikte daha sağlıklı bir yapılanmaya geçilmelidir. Kadın için mehir olarak BES’e peşin veya veresiye yatırılan mehir primi, gelecekteki tehlike (ölüm veya boşanma) gerçekleştiği takdirde kendisine bir teminat sunulabilir.
& Sosyal güvenliğin zorunlu araçları arasında sayılabilecek mehrin yürürlüğü böylece sağlanmış olur. Gerçi BES, herkeste tasarruf bilinci aynı olmadığından, zorunlu bir tür tasarruf sandığı mahiyetinde olduğu, mehir ise pek çok hikmeti bulunan bir emirdir. Ancak BES ve Mehir gibi iki araçla hem aile birlikteliğinin sürekliliği hem de kadına sosyal güvenlik teminatı sağlanmış olmaktadır. Her iki müessesenin amaçları açısından bir yönüyle benzerlik bulunmaktadır.
& Sonuçta mehir konusunda lafızdan çok amaca hizmetin gerçekleştirilmesi için kurumsal yapılanmalara ve yapısal değişikliklere gidilmesi de kaçınılmazdır. Birey ve toplumların geleceği açısından önemli bir yere sahip olan mehir müessesesi, vicdani bir yaptırımla çoğunlukla savsaklandığı, bu konuda alınması gereken tedbirlerin alınmadığı, sonuçta tarafların; (kadın/erkek) hukukunun korunmadığı, korumasız ve güvencesiz bırakıldığı, bu hak kayıpları sebebiyle hukukun varlığına ihtiyaç duyulduğu da açıktır.
& BES bünyesinde yasal mehir fonu hesabı oluşturularak daha cazibeli hale de getirilebilir. Boşama erkekten kaynaklanıyorsa, bu fondaki meblağ mehir hakkı olarak kadının mal varlığına, zina veya başka bir sebeple kadından kaynaklanıyorsa fon meblağı erkeğin mal varlığına aktarılır. Bu durumda tarafların açtıkları boşama davasında boşamaya neden olan sebepler dikkate alınarak, boşamada suçlu olana göre belirlenmelidir. Nikâh akdini bozan taraf mehir hakkından yararlanamaz.
& Koca tarafından boşamalar, ölüm ve nikâh akdiyle tesmiye edilen mehir miktarı her halükarda kadının hakkıdır. Çalışan kadının sosyal güvenliği bulunmaktadır. Ancak çalışmayan kadınlara bu mehir fonuyla sosyal güvenlik sağlanabilir. Mehir hesabıyla BES daha cazibeli hale dönüştürülebilir. BES aracıyla mehir aracı taşınabilir. Tabi ki bunun için araca değil, mahiyete bakılmalıdır.
& Bugün BES projesi, bir devlet projesidir. BES, bir sigorta değildir. BES, bireysel bir tasarruf sandığıdır. Sadece toplanan fonların yatırımlara yönlendirilmesiyle ekonomik olarak sosyal dayanışma sağlamaktadır. Sigorta, ölçülen rizikoların ortaklaşa karşılanması hadisesidir. BES bugün, klasik dönemdeki kâr ve zarar (mudârabe) ortaklığı şeklinde yürüyen bir sistemin adıdır.
& Öte yandan BES fonunda toplanan paraların faizli enstrümanlarda değerlendirmesi tartışmayı beraberinde getirmiştir. Bu tür gelir, inanç yapılarına zıtlık oluşturduğundan müspet bakılmamıştır. Ancak bugün SPK’nın (Sermaye Piyasası Kurulu) aldığı bir kararla zorunlu (tahvil ve hazine bonosu) araçlara son verilmiştir. Bu kültür probleminin önüne de geçilmiştir. Bugün BES sistemine dâhil olan bireylerin fonlarını kendi istedikleri meşru alanlarda değerlendirme fırsatı da sunulmuştur. BES’e katılan bireye, kendi fonunu meşru zemin ve alanlarda değerlendirme imkânı da verilmiştir.
SAYGILARIMLA
& Gökyüzünün intizamı Allah’ın yedindedir.
& Yeryüzünün intizamı da insana verilmiştir.
& Zira din, insan olma projesidir.
& Bu projenin yürütülmesinden insan sorumludur.
& Oysa günümüz dünyasındaki sosyal düzen planları, Allah’ın bizden istediği planlama değildir.
& Bu planlama noksanlığı dinden de değildir.
& Dindarlarda olan birebir problemdir.
& İnsanlarda adil düzen kurma arzuları zirve yaparsa, yasal adil düzen kurma ve saadette zirve yapar.
& Hayatımızı değiştirmek istiyorsak; önce düşüncelerimizi değiştirmek gerekir.
& Duygu ve düşünce dünyamızı, birlikte kurmalıyız.
& Din adeta hastalığımızı iyileştirmekten çok, daha da kötü yapan, insanlığın acı çekmemesi için anestezi uygulayan bir yöntem de değildir.
& Keza din bir teselli arayışı da değildir.
& Din, yasa temelini duygu temeliyle motive eden hakça bir düzendir.
& Din bir akidedir.
& O’nun vatanı, akıl ve kalptir.
& Din, bireylerin iç davranışlarının ilkesini belirler.
& Akla zihinsel hicret yaptırır.
& İnsana rotasını çizer.
& Biz buna iman diyoruz.
& Şeriat (hukuk) ise dış dünyamızı düzenler.
& Şeriat bireyin dış davranışlarını düzenleyen eylemsel pratiklerdir.
& Din zihinsel, şeriat eylemsel hicreti gerekli kılar.
& Bunun için bütün Peygamberler aynı dine davet etmişlerdir.
& Bütün dinlerin ortak adı da İslam’dır.
& Kur’an kitabıyla adeta küçük (i), büyük (İ)’ye dönüşüp taçlanmış ve İSLÂM olmuştur.
& Ancak her Peygamberin şeriatı (hukuku) farklıdır.
& Bu da bize şeriatların değişebileceğine işaret eder.
& Din bireyin içe dönük, şeriat dışa dönük davranışlarını düzenler.
& Bütün şeriatlarda da genel prensipler ortak olmuştur.
& Canın, aklın, dinin, neslin ve mülkün korunması temeldir.
& Hukuka ve ahlaka ilişkin temel prensipler de hiç değişmemiştir.
& Peygamberler akidevi alanda devrimci, toplumsal konularda tedrici ve ıslahatçı olmuşlardır.
& Desene İslam, zihinsel eylemlerde devrimi, bedensel eylemlerde tedricilik ve ıslahatı tercih etmiştir.
& Öyle ki akidevi konularda ilke, tedricilik olmayıp derhal ilahi emir vahyedilirken; birey ve toplumların eylemleri konusunda tedricilik ve ıslahat yöntemi tercih edilmiştir.
& Örneğin, toplumda yaygın olan (bugün cep telefon yasağı gibi) bir örf ve adet, toplumsal pratik haline gelmiş, genel kabul görmüşse bu pratiğin ıslahı için metodolojik bir yöntem uygulanmıştır.
& Öyle ki bir toplumda yaygın olan çok evlilik, kölelik, içki ve riba gibi toplumun üzerinde yürüdüğü genel kabullerde ıslahat ve tedricilik yöntemi uygulanmıştır.
& Birden fazla kadınla evliliğin toplumsal meşruiyet kabul edildiği bir toplumda, öyle ki toplumun ekserisinin birden fazla evli bulunduğu bir ortamda, bunun derhal yasaklanması ve yasa dişi ilan edilmesi maslahattan çok mefsedet getireceği de açıktır.
& Keza çok evlilik tehlikeden korunmak için geliştirilen bir proje gibi durmaktadır.
& Bu evliliğin erkek evlat edinme amacına matuf olduğu, güç elde edebilmek için kabile sayısının artırılması gerektiğinden yola çıkılmıştır.
& Sonuçta kabile baskınlarına karşı geliştirilen bir yöntem olduğu, bu tür tehlikelere karşı bir tür silah tedariki mahiyetinde durumsal bir özel uygulama olduğu anlaşılmaktadır.
& Keza içkinin yasaklığı konusunda da dört ayrı ıslahat projesi uygulanmıştır.
& İçki hakkında insanlar eğitilerek, ahlaki basamaklar yükseltilerek nihai şer’i yasal düzenleme yapılmıştır.
& Bazıları bu tedricilikteki yasal düzenlemeyi nesih olarak değerlendirmeleri de kötü niyet yoksa garip bir durumdur.
& Bir bitki bile yetiştirirken fazla su verirseniz çürür, az su verirseniz kurur.
& Bir bitki yetiştirilmesinde, bir çocuk büyütülmesindeki özen; bir eğitim ve kabullenilen davranışların değiştirilmesinde de gösterilmiştir.
& Aklın yolu birdir.
& Keza İslam dinin kölelikle ilgili mücadele yöntemi de ıslahatçı ve tedrici bir yöntemle olmuştur.
& Kölelik toplumsal kabul haline gelmiş, mülkiyete konu olmuştur.
& Her ne kadar bazıları köleliği, İslam’a karşı bir saldırı olarak ileri sürse de mülkiyete konu olmuş köleliğin bu genel kabulünü tedrici bir yöntemle aşmıştır.
& Hemen her konuda olduğu gibi kölelikte de ıslahatçı bir yöntem izlemiştir.
& Naslar, kölelikle ilgili tedrici yöntem belirlemiş, azad edilmesi için yasal düzenlemeler yapmıştır.
& Köleliği doğrudan bir çırpıda yasaklamamıştır.
& İzlediği sosyal siyaset tedrici ve ıslahatçı bir yöntem olmuştur.
& Köleliğe ani müdahale, sosyo-politik açıdan doğru bulunmamıştır.
& İslam, zihar ve hataen adam öldürmede bir köle azat edilmesini isteyerek, kölelerin hürriyete kavuşması konusunda yasal düzenleme yapmıştır.
& Keza su yerine içki içen bir toplumda, içkinin yasaklanması için de tedrici ve ıslahatçı bir yöntem uygulanmıştır.
& İslam, içki hakkında dört ayrı merhale düzenlemesi yaparak nihai kararını vermiştir. & İslam, ara merhale uygulaması yaparak toplumu eğitmiştir.
& Keza toplumsal düzenin işleyişi takip edilmiş ve nihayetinde nassi yasal düzenleme yapılmıştır.
& Keza İslam’ın riba ile ilgili naslarına bakıldığında, ribanın da tedrici olarak dört merhalede nihai olarak yasaklandığını görüyoruz.
& Sonuçta İslam, bu yasal düzenlemede de tedrici bir ıslahat yaptığını, sonuçta ribanın kamu düzenine bir savaş ilanı olduğunu beyan ederek, ribanın toplumsal birlikteliğin virüsü olduğuna vurgu yapmıştır. Saygılarımla.
& Başkasının emeğini ve alın terini çalışmadan geçimine alet etmek iğrenç bir kazançtır.
& Bu ister ticarette olsun isterse de kira veya başka yöntemle olsun.
& Kendini akıllı sanıp insanları kandırarak sömürmek, çalışmadan insanların sırtından geçinmek bir tür ribadır.
& Desene oksijen alıp karbondioksit vermek gibi üretmeden yaşamak bir tür ribadır.
& Sen çalış ben yiyeyim.
& Bu nasıl bir dünya.
& Paradan para kazanmak mı haşa!
& Kendine yapılmasını istemediğin her iktisadi gelir bir tür ribadır.
& Üretmeden tüketmek işte budur riba.
& Mağdur ve mazlumun alın teri, emek sömürüsüdür riba.
& Mazlumun ah edişidir riba.
& Zerre riba arşı titretir bilesiniz.
& Yetmiş küsur riba vardır yine de bilesiniz.
& Sadece paradan para doğması değildir riba.
& Haksız her kazanç batıl, haksız her bir sebeptir riba.
& Her türlü haksız kazanç, haram bir lokmadır bilesiniz…!
& Bu haram lokma ile yaşamak, yaşamak değildir.
& Yine ancak hak ettiğin, alın terin olan senindir bilesiniz.
& Hak etmediğin senin değildir, ribadır bunu da bilesiniz.
& Ailesini haram lokma ile besleyen insanın vay haline!
& Kavramlar ah bu kavramlar.
& Haksiz kazanç için Türkiye’de faiz, Arabistan’da fayda, Mısır’da fazla, Özal nema, Allah (cc) ise riba kavramını kullanmıştır.
& Riba ayeti, en son inen ayetlerdendir.
& Mücmeldir.
& Bunun için Hz. Ömer, “ *keşke riba ayetini Hz. Peygamber (sav) açıklayıp da öyle gitseydi* ” demiştir.
& Kur’an kesin bir ifade ile câhiliye fâizi, borç fâizi veya *ribe’n-nesie* denilen vade karşılığında alacağın miktarının artırılması şeklindeki fâizi yasaklamış, sünnet de bu yasağı teyit etmiştir.
& Vade sebebiyle tahakkuk ettirilen fazlalığın haramlığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
& Buna ilave olarak sünnet, bazı ticârî işlemleri ve mübâdele şekillerini de yasaklamıştır.
& İslâm hukuk literatürde bu tür işlemler, *ribe’l-fazl* veya alış veriş fâizi adıyla anılır.
& K. Kerim’de “Allah *ticâreti helal, ribâyı haram kıldı”* ayeti genel manada ribânın açıkça yasaklandığını bildiren bir nasstır.
& Bu ayetin pratik hayata yansımasına baktığımızda farklı uygulamalara rastlamaktayız.
& Ancak bilginler, ribânın şümûlü ve hukukî sonuçları üzerinde ihtilaf etmişlerdir.
& Kamu ve özel hukuk alanında neyin riba neyin değildir, dün olduğu gibi bugün de tartışılmaktadır.
& Klasik kitaplarımız, efendi ile köle arasında riba cerayan etmez dediler.
& Keza baba ile oğul arasında da riba cerayan etmez dediler.
& Karı ile koca arasında riba cereyan etmez dediler.
& Devlet baba ile vatandaşı arasında riba cereyan eder mi bilemiyorum?
& Riba’yı biz sadece bankaya yasladık.
& Hayatın her alanında farklı elbiseler giyerek riba kol geziyor bilesininiz.
& Kur’ân’ın, ribâ ile ticâret arasındaki ilişkiye değinerek ticaretin helal, ribânın haram olduğunu bildirmesi de dikkat çekicidir.
& Çünkü ticâret üretken olup toplumda emeğe ve sermayeye dengeli bir pay verir, paranın akışını hızlandırır, belli istihdam imkanları ortaya çıkarır.
& Ribâ ise, üretken değil tek taraflı çıkar sağlayan bir sömürüdür.
& Eşit ve iki taraflı risk taşıyan ticâret ile eşitsiz ve tek taraflı risk taşıyan ribâ arasında önemli bir mahiyet farkı vardır.
& Aslında sabit bir oran ve miktar olan ribâ, sermayenin verimliliğine sınır koymakta, onu çoğu zaman kısa vadeli yatırımlara yönlendirmekte, emeğin üretimden yeterli pay almasını önlemektedir.
& Bunun için İslâm, sermayenin üretim ve kârdan sabit bir pay alarak bütün risk ve sorumluluğu emeğe yüklemesine karşı çıkmış, sermayenin payını değişken bir oran üzerine oturtarak emek sermaye arasında makul bir denge kurmuştur.
& Fâiz kavramı ise bir üst kavram olup ribâ kavramından daha geniştir.
& Her riba faizdir, fakat her faiz riba değildir dediler?
& Bir tohum ekersin her başağında belki yüz hatta yedi yüz alırsınız.
& Faiziyle rahmetin ikramıyla gelir elde edersiniz.
& Arafattan bir sel gibi günahlardan temizlenip fâiz duygularla Müzdelife’ye akıp gidersiniz.
& Cenneti görenler ise fâiz sevgisiyle kurtuluşa koşup giderler.
& Her faiz bizlerin bildiği faiz değildir demek ki…
& Buradaki faiz bir sevgi ve bir aşktır.
& Faiz yetmiş küsürdür.
& En küçüğü annesiyle nikâh kıymak kadar kötüdür.
& Kimi edimler arasındaki dengesizlikten elde ettiği fahiş gelirle, faiz geliri elde eder ki buna hukuk dilinde *gabn* denir.
& Kimi işçinin emeğinin karşılığını vermeyip faiz geliri elde eder ki buna da (ribanın kökü)*emek sömürüsü** (riba) denir.
& Kimi fakirin hakkı olan zekatı vermediğinden faiz geliri elde eder ki buna da mazlumun hakkının zayi olması *(gasp)*denir.
& Kimi de malının niteliğini yanlış beyan ederek faiz geliri elde eder buna *tağşiş* denir.
& Çalışmadan saf insanların duygularıyla oynayarak, insanları aldatarak elde edilen gelir iğren bir kazançtır.
& Hulasa hak etmediği halde başkasının emeğini yanıltarak ve kandırarak gelir elde etmek bir tür ribadır.
& İltimas ve torpille göreve getirilen memurun aldığı para haksız bir kazanç olup faiz geliri elde etmiş olur mu bilemiyorum?
& Dini duyguları sömürerek, çıkar ve menfaat sağlayan her türlü imtiyaz ve gelirler ribadır, haksız kazançtır bilesiniz.
& Demek ki faiz hayatımızın her alanında kendini gösteriyor.
& Öyle ki haksız kazanç, sebepsiz zenginleşme batıldır.
& Bunun için Aristo, Sokrates, Eflatun, Yahudilik, Hristiyanlık ve İSLAM haksız kazancı yasak etmiştir.
& Kamil ve ortak akıl da bunu onamıştır.
& Hiç bir Müslüman ribay’a helal diyemez.
& Hatta hiçbir kâmil insan ribaya helal diyemez.
& Diyen ya aklını yitirmiş ya da kasıtlıdır.
& Amerikan kıtası çoktan keşfedildi.
& Bugünün Müslümanlar, haksız kazancı sadece bankaya tahsis ettiler.
& Haksız gelirin bir ayağı, paradan para kazanmaktır.
& Paradan para kazanmak, ahlaki değildir.
& Ancak ve ancak üretimden gelir elde etmek meşrudur.
& Riba yetmiş küsürdür.
& Birini bankadaki haksızlıklara verdik.
& Geri kalan atmış dokuzu piyasa içerisinde fakat kimsenin kılı kıpırdamıyor.
& Sömürü ve haksız kazanç her tarafımızı kaplamıştır.
& Tuz kokmuşsa yapacak bir şey yok demektir.
& Emek ve sermaye dengesini kuramayan toplumlar, barışı da sağlayamazlar.
& Toplumsal barışın sağlanması bu ekonomik dengenin kurulmasına bağlıdır.
& Bu Rahmani bir yasadır.
& Kavramlar bizi yanıltmasın.
& Güneş üflemekle sönmez, aydinlik göz yummakla dinmez.
& Özde buluşalım, söz de değil.
Saygılarımla.
Birey ve toplumlar, barışı yakalamak istiyorlarsa; önce kavramlarda anlaşmaları gerekmektedir.
& Bugün birey ve toplumlar, kavramlara yükledikleri anlamlar farklı olunca, ya açıktan ya da zımnen birbirlerine savaş ilan etmişlerdir.
& Bugün Müslümanlar demokrasi, laiklik, hukuk, din, şeriat, İslam, faiz, riba, nema, cumhuriyet, demokrasi ve laiklik gibi soyut kavramlara yükledikleri anlam algısıyla aralarında savaşı başlatmışlardır.
& Birey ve toplumlar için bu kavramlar savaşı, silahlı / maddi savaştan daha büyük kapanması zor yaralar açmıştır.
& Bu kavramlar savaşıyla İslam dünyası darma dağan perişan olmuştur.
& Müslümanlar kendi aralarında birbirlerine bu kavram savaşlarıyla halen yaralayıp duruyorlar.
& Kendilerinin Müslüman ve ehlisünnet diğerlerini ise İslam dışına itmektedirler.
& Bu cehalet onlara yeter de artar.
& Sonuçta bu savaş, yaşamak için çok yüzlü insanları ortaya çıkarmıştır.
& Klasik ifadesiyle bu savaş münafık insan tipleri üretmiştir.
& Desene birey ve toplumlar, dünden bugüne kendilerinin kavramlara yükledikleri anlamlarla başkaları üzerinde egemenlik kurma savaşı başlatmışlardır.
& Sevgi toplumu yerine korku toplumu oluşturmuşlardır.
& Bu egemenlik, kimi mal üzerinde kimi de can üzerinde kurulmuştur.
& Kapitalizm ve mafya yapılanmalarıyla haklar üzerine adeta volkan gibi çökülmüştür.
& Peygamberimizin o kutlu yolu terk edilerek adeta zevk ve safa içinde İslam aranmıştır.
& Bugün kimi yaşamaya çalışırken kimi zevk, kimi de saltanat mücadelesi halen vermektedir.
& Her biri bir köşede ağlarken lüks ve şatafat içinde İslam olunmuştur.
& Cami cemaati dışında kurulan iktisadi cemiyetler, belki niyet halis olsa da toplumsal birlikteliğe fitne sokulmuştur.
& Bu fitne tarihte her fıkıh mezhebinin kendi camiasını inşa etmesine kadar uzanmıştır.
& Şehirler mezhepler tarafından paylaşılarak adeta bölünmüştür.
& İlk kanunlaştırma hareketi olarak görülen Mezhepler, hukuk birliği sağlayalım derken, mezhep içtihatları zamanla değişmez nass görülmeye başlanmıştır.
& Değişen toplumsal yapılar karşısında adeta mezepperes bir toplum yapısı oluşturulmuş, toplumsal terakkiler göz ardıedilmiştir.
& Batılda yürüyenler bile kendilerini hakta görebilmişlerdir.
& Zamanla Mezhepler yaşaması için siyasi hayatta aktif rol de almışlardır.
& Mezhepleri birleştirmek ve yakınlaştırmak için Cuma namazının bir camide kılınma sosyal siyaseti de bu ayrılığı birleştirmede başarısız olmuştur.
& Üzülerek ifade edelim ki Müslümanlar bu koşullandırılmış zihinlerle şeytan taşlar gibi birbirlerini taşlamaya başlamışlardır.
& Tarihteki bu müzmin hastalığa tutulmuş zihinler, halakendilerini Allah’ın has kulu görerek kendileri gibi kavramlara anlam vermeyenleri dışlamışlardır.
& İzlenilen sosyal siyasetle yani lügatlerle bilinçli olarak bu kavramlara yüklenilen anlamlarla İslam’ın ana yolundan makas değişimine sebebiyet vermişlerdir.
& Müslümanlar aklı kullanmaktan ziyade, duygusal ve lafızcıyaklaşımla, Yahudiler gibi kendilerini doğrunun tarafı görüp aklı kullanan diğer insanları dışlamışlardır.
& Babamızı ve atamızı bu yolda bulduk diyenler gibi her yanan ateşin üzerine çullanmış ve İslam’ın inkişafını cansızkılmışlardır.
& Sonuçta dinimizin medeniyeti gölgede kalmış, bilgi beyhudeleşmiş, kabuk ibadetiyle zihinlerimiz de çürümüştür.
& Öyle ki yüreklerimiz toprak olması gerekirken adeta taş olmuştur.
& Desene beyhude taşa tohum ekip duruyoruz. Saygılarımla.
&Dünya var olduğu günden beri haklı olan ile güçlü olan mücadelesi sürmektedir?
&Desene hak ile batıl mücadelesi hala sürmektedir.
& Hiç kimse kendisinin de taraf olduğu bir ihtilafın hâkimi olamaz.
&Allah hâkimlerin hâkimi değil mi?
&İnsanlar sahip oldukları hak ve özgürlüklerinin bir kısmını “toplumsal sözleşmeyle” devlete terk ederler.
&Bu devir işlemini, medeni bir toplumda yaşamanın bedeli olarak yaparlar.
&Bu yetki devrini yaparken de devletin, kişiye sıkı sıkıya bağlı, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına almasını yeğlerler.
& Demek ki devletin otoritesi sınırsız olmayıp bu otoritenin temel haklara karşı mükellefiyeti bulunmaktadır.
&Devlet bu yetkisini Anayasa ve yasalara göre kullanır.
&Bireylerini bilinçlendiremeyen devletler, tarihteki köleliği modern guruplarla sürdürürler. &Bugün tarihteki kölelik yerini, modern grupsal köleliğe terk etmiştir.
& Artık yenidünya eski dünya olmayıp şekil değiştirmiştir.
&Doğal âlemin yasalarını bizler koymuyoruz.
&Bu âlemin kontrol ve denetimi insana ait değildir.
& Doğal âlemin anayasası ve yasası Şârî tarafından konulmuştur.
&Güneş doğar, rüzgâr eser, yağmur yağar.
&Don olur, kar yağar, sel olur.
&Oysa toplumsal düzen kuralları, vahiy kaynaklıdır.
&Vahyin hedefi, yeryüzünde cehaleti yok edip hukuku hâkim kılmaktır.
&Bunun için vahiy, akla ilke verip adaleti temin eder.
&Akil, vahyin işaretiyle yeryüzünde hakkı inşa eder.
&Yeryüzünün imarı için vahiy ve akıl dengesi kurulur.
&Böylece sosyal hayat düzeni kurulur.
&Bu hukukun kaynağı nedir?
&Hiç kuşkusuz vahiydir veya vahiy önderliğinde akıldır.
&İnsan aklinin kavrayamadığı fizik ötesi şeylere ancak itikat eder.
&Devlet kişiler için mi yoksa devlet için mi vardır?
&Devlet mi asıldır yoksa birey mi?
&Bu sorular her daim tartışıla gelmiştir.
&Devlet bireyin mutluluğu için vardır.
&Birey merkezli devlet, halkın özlemidir.
&Devleti veya bireyi kutsamak teraziyi bozar.
& Keza olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol ilkeleri de hep tartışılmıştır.
&K.R.Popper açık toplum düşmanları diyerek felsefesini temellendirmiştir.
&Devlet ve siyaset bilimi üzerine görüş beyan edenler genellikle Farabi, Maverdi, Gazali, Ibn Teymiye ve Ibn Haldun gibi düşünürlerdir.
&Bunlar kurulan Medine site devleti ve anayasasından zımnen etkilenmişlerdir.
&Sosyal siyaset alanında ilk düşünürlerden biri de Farabidir.
& İnsanların küçük birlikler halinde yaşarken devlet örgütü altında toplanmasının gerekçesini açıklar.
&Farabiye göre, bireylerin, devlet örgütü altında toplanmak istemelerinin temel saikı, güvenlik arama arzularıdır.
&İnsanlık, güçlü kabileler arasındaki çatışmalardan artık yorulmuştu.
&Bu yorgunluk onlar için de devlet gibi bir sığınak ve barınak arayışının ürününü doğurdu. &Devlet, adaleti temin için toplumdan aldığı yetkiye dayanarak zayıf ve haksızlıkları bertaraf ettiği bir sistem olarak görülür.
&Farabi bir kurumsal müessese olan devlet ve yöneticiler için de kurallar önermiştir. &Yöneticinin halktan yetki alması zorunludur.
& Devlet, anayasa gibi temel kuralları bulunur.
&Bu anayasa toplumsal sözleşme olarak nitelendirilir.
&Bu toplumsal sözleşme halktan alınan yetkiyle oluşur.
&Devleti idare edecek kişinin de halktan yetki alması zorunludur.
&Halkın devlet örgütüne rıza göstermesinin, yani devletin meşruiyetinin tek gerekçesi devletin vatandaşları arasında adaleti tesis etmektir.
&Devlet başkanı olmak için bu yetkinin rızaya dayanması meşruiyetin kaynağıdır.
&Farabi devlet yönetiminde Medine site devletinin yapışını temel almış olduğu anlaşılmaktadır.
&Maverdi ise devletin varlık sebebinin, hukuku uygulayarak adaleti temin etmek olduğunu söyler.
&Devlet bu yolla halkın huzur ve güvenliğini sağlar.
&Bu hususta herkesi mutlu edecek nassi temel yasalara dikkat çekmiştir.
&Maverdi adaleti dağıtacak hâkimlerin seçiminde liyakat önem vermiştir.
&Gazali ise devletin varlığının gerekçesini, işbirliği ve dayanışmaya, ihtiyaçların daha rahat karşılanmasına, iç ve diş güvenliği sağlamasına bağlar.
&Bireyler, devlet olmadan ne din ne de dünya hayatlarını sağlıklı sürdüremezler.
&Yönetmekle yetkilendirilen kimseler hukuka uymak zorundadırlar.
&Devletin varlığının ve sürekliliğinin temel şartı, yönetimde adalet ve istişaredir.
&Hâkimler ve yöneticiler, halklarına eşit muamele yaparlar.
&Bu sözde veya yazıda değil özde ve uygulamada olur.
&Yoksa gemi su alır, tuz kokar.
&Toplumsalçürüme başlar, devlet, geriye dönüşü olmayan virüs kapar.
& Bireyler, kırmızıçizgileri olan temel hak ve özgürlüklerini de kaybederler.
& Ibn Teymiye ise devletin yönetim şekliyle ilgili naslarda bir beyan bulunmadığını, yönetimde asli unsurun adalet olduğuna vurgu yapmıştır.
&Devlet yönetimi “ehlu’l hal ve’l akd” tarafından alınan kararlarla sürdürülür.
& İbn Teymiye ehlü’l hal ve’l akd’din her kademedeki âkil insanlardan oluştuğunu, bu yetkiyi de biat yöntemiyle gerçekleştirdiğini söyler.
& Keza Ibn Teymiye, yönetimde iki temel ilkeye ‘adalet ve istişareye’ dikkat çeker.
& İbn Teymiye, devlet başkanının Müslim veya gayri Müslim olmasından çok, adil olup olmadığına dikkat çeker.
&Ibn Haldun devletin ortaya çıkmasını ise asabiyete, arti ürün elde etme anlayışına dayandırır.
&Peygamberin bile başarısını asabiyete dayandırır.
&Ona göre işbölümü ve iş taksimi önemli bir ayrıntıdır.
&Ibn Haldun, şehirlerin kurtuluşunu devletin sağlayacağı emniyet, asayiş, hukuk ve adaletle gerçekleştiğini söyler.
&Yönetim modeli öngörmez.
&Yönetim modelinden ziyade yönetimin halkın üzerinde aşırı baskı ve psikolojik dünyalarını ve şahsiyet yapılarının bozulmamasına dikkat çeker.
&Bu devlet baskısının kişilerin hür ve bağımsız bir şahsiyet gelişimine engel görür.
&Kişilerinpsikolojik ve şahsiyetyapılarıüzerindekötü etkilere imkântanınmamalıdır.
& Kanunlar ve devlet organlarının baskısı altında yasayan insanlar, ürkek, korkak ve güvensiz olurlar.
&Ibn Haldun, yönetimde biat, itaatte rıza unsurunun içselleştirilmesini ister.
&Bu bireylerin siyasi rejimi meşru olarak algılamalarına, psikolojik sorunlara yol açmayı da engelleyeceğini söyler.
&Psikolojik yıkıma uğrayan bireyler çalışma ve kazanma azimlerini yitirir.
& Yaşama sevinçlerini kaybederler.
&Bu durum halkın çalışarak yurtlarını imar etme ümitlerini kırar, yurtlarının bayındırlığını iptal ederler.
& Bu durum İslam’ın dünyada ve ahirette mutluluk vadeden yönetimine de ters düşer.
&İslam, birey ve toplumların mutlu ve adil bir dünya kurmasını yeğler..Saygılarımla.