DOLAR

32,2206$% -0.08

EURO

34,7265% 0.11

STERLİN

40,3635£% 0.11

GRAM ALTIN

2.396,93%0,17

ÇEYREK ALTIN

3.923,00%-0,58

BİTCOİN

1976398฿%-1.15387

İkindi Vakti a 16:58
Amsterdam PARÇALI BULUTLU 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

FRANKFURT/EUTURKHABER-Panelin moderatörlüğünü Eğitimci ve Hessen Eyaleti Eğitim Bakanlığı Veli Eğitim Programı ELAN multiplikatörü Aygül Klein yaptı. Klein, kısa giriş konuşmasında Türk toplumunun yıllardır adeta kanayan  yarası olan Alman makamlarının Türk çocuklarına el koyması ve koruyucu aile konusundaki geçmişte de çeşitli etkinlikler yapıldığını dile getirerek bugünkü etkinlikte de çok sayıda katılımcının olmasından duyduğu memnuniyeti ve panelin hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.

Programa İstanbul‘dan katılan Sosyal Hizmet Uzmanı Fatih Kılıçarslan yetim ve öksüz büyüdüğü kendi biyografisinde de konunun ayrı bir değeri olduğuna değinerek başladığı konuşmasında Osmanlı İmparatorluğu‘ndan günümüze kurumsal çocuk bakımı hakkında özet bilgi verdi.

Çocuk Islahhanesi (Sanayi Mektebi), Darüşşafaka (Şefkat Evi), DarulEytam (Yetimler Yurdu) Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmuş çocuk yardım kurumlarıdır. Osmanlınının son yıllarında kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti ise 1935 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu adını almış ve günümüzde faliyetlerini Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın çatısı altında devam ettirmektedir.

Fatih Kılıçarslan; “Çocuğun öğrenmesi, taklit yoluyladır.

Sosyal hizmet uzmanı Fatih Kılıçarslan konuşmasında; “Çocuğun öğrenmesi, taklit yoluyladır. Ailede anne, babasını taklit ederek öğrenir. Çocuğun çevresinde sağlıklı rol modeller çocuğun bilgiyi kullanabilme, problem çözebilme ve davranışa dönüştürme becerisini geliştirir.

Anne ve babanın çocuğa sevgisini dengeli, sürekli, tutarlı bir biçimde vermesi en az çocuğun beslenmesi kadar önemlidir. Bilimsel araştırmalarda kısa süreli de olsa anne-çocuk ayrılıklarının sonuçları ve etkileri incelenmiştir.

Annesi vefat veya terk etse bile çocuğa bakım veren kişinin sık değişmediği ve çocuk ile iyi ilişkiler geliştirilmiş olması durumunda, çocukların bu ayrılıktan travmatize olmadığı ve en az düzeyde etkilendikleri hatta yeni deneyimler kazandıkları için gelişimlerine olumlu katkıda bulunduğunu göstermektedir.

 

“Sağlıklı ebeveyn” modeli sevgi ve güven verir

Koruyucu aile, kurum bakımına alınan çocuklarımıza, ebeveyn yoksunluğunu hissetmemeleri adına “yeni bir aile” sunan bir bakım modelidir. Koruyucu ailenin gelişim dönemlerinde çocuğa “sağlıklı ebeveyn” modeli ile sevgi ve güven verebilecek bir aile olduğunu söyledi.

Kılıçarslan, devlet denetiminde kurumsal çocuk bakım merkezlerinin yanında gerekli şartları yerine getiren koruyucu ailelerde devlet/sosyal kurumlar denetiminde öz ailesince çeşitli nedenlerle bakılamayan çocuklar koruyucu aile tarafından bakıldığını belirtti.

Türkiye’de 2002 yılında 500 koruyucu aile yanından 515 çocuk himaye edilirken 2023 yılında 7.817 ailenin yanında 9.335 çocuk himaye edilmekte ve bu yükseliş trendinin önümüzdeki yıllarda da devam edeceği tahmin edilmektedir.

Bu panel çözüm amaçlı bir istişare

Frankfurt Türk Cami Dernekleri Çalışma Birliği Koordinatörüve Frankfurter Verband Göçmenler Danışmanı Dr. Hüseyin Kurt, Alman makamlarının Müslüman/Türk çocuklarına “el koyarak”, kendi yasalarına göre koruma altına almasının yıllardır iki ülke arasında ciddi polemik konusu olduğunu, belirterek, bu panelin amacının konunun polemikten uzak, çözüm amaçlı bir istişare olduğunu söyledi.

Amaç, Türk çocukları Hıristiyanlaştırmak mı?

Türk medyası Alman makamlarının çok çabuk Müslüman/Türk çocuklarına el koyarak daha çok Alman Hıristiyan koruyucu ailelere vererek adeta Türk çocuklarını “Hıristiyanlaştırmayı hedeflediğini ve zaman zaman bu tür haberler nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkileri gerecek noktaya geldiğini belirten Dr. H. Kurt, Alman makamlarının da böyle bir amaçları olmadığı, mahalli gençlik dairelerinin tamamen haklı ve kanuni yükümlülükleri gereği çocukları koruma altına almak zorunda kaldıkları ve yeterli Türk/Müslüman bakıcı aile olmadığı için Alman/Hıristiyan ailelere vermek zorunda kaldıkları yönünde savunma yaptıklarını, hakikatın ise bu iki, kendini savunan görüşün ortasında bir yerde olduğunu söyledi.

Almanya 32 milyar Avro bütçe ayırdı.

Dr. H. Kurt konuşmasının devamında konu ile ilgili aktuel istatistiklere değinerek Almanya’da Gençlik Dairelerinin refakatsiz gelen sığınmacı çocuklar harici 37.880 çocuğun 12.541’i yani % 33’ü yabancı kökenli olduğu, 0-17 yaş arası çocukların % 73‘den fazlasının yabancı kökenli olduğu, Frankfurt’ta gençlik dairesi 2022 yılında % 63’ü yabancı kökenli 535 çocuğu koruma altına aldığını, 2021 yılı verilerine göre Almanya gençlik ve çocuk desteği icin Almanya 32 milyar Avro bütçe ayırmış olduğunu, bunun 41 milyon Avro‘ya yakını çocuk kreşleri 14 milyarı Avro‘su ise gençlik dairelerinin el koyduğu çocuklar için yaptığı hizmetlerin de içinde olduğu çocukları topluma kazandırma hizmetleri için yapılan harcamalar olduğu 2021 yılı verilerine göre 87.300 koruyucu ailede 122.700 çocuğun himaye edildiği bilgisini verdi.

Koruma altına almak kanuni yükümlülük

Kurt, Alman Gençlik Dairelerinin Müslüman/Türk çocukları da dahil, çocuklara genelde haklı sebeplerden ve kendilerine verilen kanuni yükümlülüklerden el koyduğunu belirtti.

Kurt, diğer sosyal, alanlarda olduğu gibi bu alanda da Türk toplumu ve kendisini temsil eden STK’ların kendi üzerine düşeni yapmadığını, yapılmakta olan bu önemli panele STK’lar adına yok diyecek kadar az olmasının bunun bir göstergesi olduğunu söyledi.

Dr. H. Kurt Almanya‘da sosyal hizmetlerin çok büyük bir bölümünün doğrudan devlet eliyle değil “Subsidiaritätsprinzip” denilen yerindelik prensibine göre taşıyıcı altı büyük (Caritas, Diakonie, AWO, DRK, Paritätischer Wohlfahrtsverband ve Jüdischer Wohlfahrtsveband) sosyal hizmet taşıyıcı kurum tarafından verildiğini belirtti.

Müslümanlar, 5,5 Milyon nüfusla 2. din, fakat doğrudan temsil konusunda zayıf

1940-50’li yıllarda Federal Almanya’nın kuruluş döneminde kalma bu dönemde günümüze süre gelen migrasyon sonucu ülkenin demografig, sosyolojik ve dini mensubiyet yapısında önemli değişiklikler olduğunu ve mevcut sosyal hizmet taşıyıcısı kurumların Hıristiyanlıktan sonra 5,5 Milyon nüfusla en yoğun ikinci dini cemaati temsil eden Müslümanları doğrudan temsil onların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduklarını ifade etti.

Müslümanları temsilen bir sosyal hizmet taşıyıcı kurum oluşturulmalı

Dr. Kurt, Diakonie, Caritas veya Jüdischer Wohlfahrtsvreband benzeri Müslümanları temsilen bir sosyal hizmet taşıyıcı kurumun oluşturulmasının elzem olduğunu, geçtiğimiz Federal Hükümetler döneminde Deutsche Islamkonferenz (DIK) Alman İslam Konferansı konuyu ana tema olarak gündemini aldığını, ancak başta Müslüman dini cemaatler olmak üzere Müslüman/Türk STK’larının bu konunun önemine halen kavramadıklarını tesbit etti.

Dr. Kurt, bu konuda ilerleme kaydedilip Müslümanları temsilen sosyal hizmet taşıyıcı kurumlar kurulmadıkça, gençlik/çocuk koruma, koruyucu ailede dahil tüm sosyal hizmetlerinin her alanında Müslümanlarla ilgili sosyal hizmet alanlarındaki sorunların kökten çözülemiyeceğini sözlerine ekledi.

Pedagog, Sosyal Hizmetler Uzmanı ve aynı zamanda Aile Danışmanı olan Haluk Kaya, Gençlik Dairelerinin Türk çocuklarını himayesine aldığı durumları örneklerle açıkladı. Kaya, Gençlik Dairelerinin, genellikle mevcut yasalar ve kendilerine verilen görevler çerçevesinde, haklı nedenlerle bu çocukları koruma altına aldığını belirtti.

Gençlik Dairesi ile dürüst ve yapıcı bir diyalog kurmalı

Çocukları koruma altına alınan ebeveynlerin, durumu kabul etmeleri ve Gençlik Dairesi ile dürüst ve yapıcı bir diyalog kurmalarının önemine vurgu yaptı. Ayrıca, çocuğun ailesine geri dönme olasılığının yüksek olduğunu belirtti.

H. Kaya, genellikle Müslüman/Türk koruyucu aile bulunamadığı durumlarda Türk çocuklarının Alman/Hıristiyan ailelere yerleştirilebildiğini ifade etti. Koruyucu aileye yerleştirme koşullarını ve devlet tarafından yapılan ödemeleri özetledi.

Türk koruyucu aile talebi yok denecek kadar az

Temel şartlar arasında, koruyucu kişinin 18 yaşını doldurmuş olması, bekar ya da evli olması, fiziksel ya da zihinsel bir hastalığının bulunmaması, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir gelire sahip olması, çocuğun yaşaması için uygun bir ev ve dış koşullara sahip olması, çocuğun eğitimi ya da yetiştirilmesi konusunda deneyime sahip olması, ve Almanca bilmesi yer alıyor.

Bunun yanı sıra, koruyucu bakıcının kişisel uygunluğu ve işbirliği yapma becerisi de önemli. Çocuğun yaşına bağlı olarak, ayda 700 ila 900 Avro arasında temel ihtiyaçlar için ödeme yapılırken, koruyucu aileye yerleştirme için 275 Avro ödenir. Eğer çocuk koruyucu ailede iki yıldan uzun kalırsa, koruyucu aileye yasal çocuk parası ödenir.

Koruyucu aile olan Beytullah Gelgeç, duygu yüklü konuşmasında koruyucu aile olmadan Afrika’da bir yetim çocuğa bir hayır kuruluşu adına maddi destek vererek velilik yaptığını, yine aynı hayır kuruluşu adına Afrika’da görev yaparken kendi öz evladı gibi sevdiği bu çocuğu görme ve şefkatle kucaklamanın manevi hazzını yaşadığını belirtti.

Gelgeç, Almanya’da da bir çocuğa bakma imkanı araştırdığını ve bunun koruyucu aile olmakla mümkün olduğunu gördüğünü belirterek, eşinin de rızasını aldıktan gerekli müracat ve prosedürden sonra koruyucu aile statüsünü aldığını  söyledi.

Gelgeç; “Koruyucu aile olmak için müracaat edin”

Koruyucu aile müracaatından kısa bir süre sonra mahalli Gençlik Dairesi‘nin kendilerini arayarak süreli olarak Müslüman bir çocuğun kısa süreli bakımını teklif ettiğini ve bunu hemen kabul ettiğini ve takriben 8 yıldır severek ve manevi hazzını duyarak ailecek kendi çocuklarından hiç ayırmadan bu çocuğa bakmakta olduğunu anlattı.

Panele katılanlara kanuni şartları yerine getirmeleri halinde mutlaka koruyucu aile olmak için gerekli müracati gerekli girişimde bulunmalarını tavsiye etti.

Panalistlerin konuşmalarından sonra katılımcıların görüşleri dinlendi soruları cevaplandırıldı.

Panele katılan Muavin Konsolos Büşra Sarı yaptığı kısa kapanış konuşmasında katılımcı ve panelistlere teşekkür etti.

TC Frankfurt Başkonsolosluğu’nun Gençlik Dairelerinin Türk Çocuklarını koruma altına alması ve koruyucu aile konularına önem verdiğini, konu ile ilgili geçmişte de benzeri toplantılar düzenlendiğini TC Frankfurt Başkonsolosluğu’nun konu ile ilgili danışmanlık hizmeti veren uzman istihdam ettiği bilgisini veren B. Sarı  TC Düsseldorf Başkonsolosluğu Aile ve Sosyal Politikalar Ataşeliği ile de konusu üzerine yakın istişare içerisinde olduklarını söyledi.

Etkinlik ile ilgili kısa bir değerlendirme yapan Frankfurt Türk Cami Dernekleri Çalışma Birliği Koordinatörü Dr. Hüseyin Kurt, TC Frankfurt Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği ile ortaklaşa gerçekleştirilen panelin son derece verimli geçtiğini belirtti.

Hessen Eyaleti’ndeki Türk toplumunu ilgilendiren diğer konular ile ilgili aynı formatta etkinlikler düzenlemeyi sürdürmeyi amaçladıklarını ifade ederek, sağlık nedeni ile panele teşrif edemeyen Eğitim Ataşesi Dr. Muhammet Fatih Kılıç’a panelin planlama safhasındaki katkıları için teşekkür etti.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Camı çatlayan uçak acil iniş yaptı

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.